Birkaç yıldır sevinçle gözlemliyorum ki Türkiye’de, Güney Azerbaycan’ı tanıyanların sayısı git gide artmakta. Şüphesiz bu durumda Tebriz’in Traktör Sazi adlı futbol takımının payı çok büyük. Sosyal paylaşım sitelerinde bir stadyumda bozkurt işareti yapan onbinlerce taraftarıyla Tebriz stadyumunun görüntüleri sıkça paylaşılıyor. Güney Azerbaycan siyasi hareketleri açısından Traktör Sazi elbette çok önemli ancak Tebriz’in Türk ruhu yalnızca stadyum tribünlerinden ibaret değil. Her zaman göz önüne alınmalıdır ki İstanbul’dan sonra Türkçe’nin en çok konuşulduğu şehir Tahran’dır.Bugün İran olarak adlandırılan ülke bin yılı aşkın bir süre Türklerce idare olunmuştur. Ortadoğu da bugün büyük mezhep gerilimi yaşanıyor.
Ne gariptir ki İran’ı Şiileştiren de bir Türk olan Şah İsmail’dir. Şah İsmail’in Safevi hanedanı yıkıldığında yerine gelen Nadir Şah Afşari de bugünlerde şiddetle etkisini gösteren mezhepçiliği bitirmek adına Osmanlı İmparatorluğu ile anlaşıp Şii Caferiliği hak kabul edilen beşinci Sünni mezhebi olarak kabul ettirmeye teşebbüs etmiş ancak bazı entrikalar sonucu hayatını kaybetmiştir. İran adlandırılan ülkenin son Türk kökenli hanedanı Kaçarlar, İran yönetimini 1925 yılında düşmüştür. 1925 sonrasında İran’da Fars milliyetçisi Rıza Şah Pehlevi yönetimi başlamıştır. Rıza Şah bugün de Fars ırkçılığının zihni altyapısını oluşturan Aryan milliyetçiliği görüşlerini benimsemiştir. Bu durum II. Dünya Savaşı esnasında müttefik kuvvetlerin tepkisini çekmiş, İran’ın Almanya ile birleşme ihtimaline karşı tahttan indirilmiş ve yerine oğlu Muhammed Rıza Şah getirilmiştir. Baba ve oğul Pehlevi dönemi İran’da Türklerin dillerinin, kültürlerinin yok sayıldığı ve Azerbaycan Türklerinin etnik kökenlerinin Moğollaşmış Farslara dayandırma tezlerinin ortaya atıldığı dönemdir. Bu baskıcı rejim yerini 1979 yılında daha baskıcı bir rejime bırakacaktır. Güney Azerbaycan Türkleri denize düşen yılana sarılır misali Fars milliyetçisi Şah’a karşı muhalif organizasyonlarda yer almıştır. Bu muhalefetin içerisinde başı Sosyalistler ve İslami gruplar çekmekteydi. Güney Azerbaycan Türkleri kendilerine lider olarak Türk kökenli bir Ayetullah olan Muhammed Kazım Şeriatmedari’yi seçmişlerdi. Şeriatmedari ifrat-tefrit görüşlerden sakınarak Şah sonrası dönemde ılımlı hükümet taraftarı olmuş, Humeyni takımının aşırı görüşlerine karşı çıkmıştır. Güney Azerbaycan halkının gönlünde yer edinen Şeriatmedari bu görüşlerinin bedelini müebbet ev hapsiyle ödemiş, taraftarları ise şiddetli bir biçimde bastırılmıştır.
Devrim sonrası patlak veren İran-Irak muharebelerinde de Güney Azerbaycan halkı ön saflarda kullanılmıştır. İran-Irak savaşlarında savaşmış birçok kişi hayattadır, benim en çok ilgimi çeken ise Irak Türkmenleriyle karşılaştıktan sonra savaşmak istemeyen askerlerin hikayeleridir. İran-Irak savaşının bitiminden kısa bir süre sonra Humeyni ölmüş ve yerine Türk kökenli bir Ayetullah olan Seyyid Ali Hamaney geçmiştir. Hamaney adını Tebriz’in biraz batısında bulunan Hamane isimli bölgeden almıştır ancak kendisi Güney Azerbaycan Türklüğü için herhangi bir etki göstermemiştir. Güney Azerbaycan Türk aydınları bu hararetli serüvenden sonra artık milli bir yol çizmeye karar vermiştir. Şüphesiz 1990’larda gelişen Milli Hareket’in oluşumunda Sovyetlerin dağılmasıyla ortaya çıkan Azerbaycan Cumhuriyeti’nin ve onun efsane lideri Ebulfez Elçibey’in “Bütöv Azerbaycan” görüşlerinin etkisi de çok büyüktür. Neticede Şah döneminde yalnız birkaç önemli aydın tarafından benimsenen Türkçü görüşler artık Güney Azerbaycan halkı arasında popüler olmaya başlamıştır. Dr.Mahmutali Çehreganlı, 1995-96 seçimlerinde Tebriz’den milletvekili seçilmiş ancak Türkçü görüşleri nedeniyle hapsedilmiştir. Dr.Çehreganlı cezaevinden çıktıktan sonra Türkiye ve Azerbaycan’da yaşamaya çalışmış ancak bazı siyasi sebeplerden dolayı kalamamış ve ABD’ye göç etmek durumunda kalmıştır. Dr.Çehreganlı’nın ABD’ye göçü siyasi faaliyetlerini durduramamıştır. Güney Azerbaycan Milli Uyanış Hareketi (GAMOH) isimli örgüte liderlik eden Dr.Çehreganlı bugün hala Güney Azerbaycan’ın istiklali için mücadele etmektedir.2006 yılında İran’ın resmi bir gazetesinde Türkleri aşağılayan bir karikatür neşredilmiştir. Milyonlarca Güney Azerbaycanlı bu aşağılama karşısında tepki göstererek meydanlara çıkmıştır. İran kolluk güçleri protestocuların üzerine ateş ederek çok sayıda ölüme sebebiyet vermiştir. Güney Azerbaycan Milli Hareketi için bu tarih bir kırılma noktası teşkil etmiştir çünkü milli kimliklerini korumak adına ilk kitlesel eylemler olmuş ve kayıplar verilmiştir. İran yönetimi olayın sorumlusu olan gazete yetkililerini cezalandırmış ve güçlükle olayları bastırabilmiştir.
Güney Azerbaycan halkı 2015 yılında bir kez daha benzer bir hakarete maruz kalmıştır. Yine devlete ait bir televizyon kanalında bir çocuk programında Türkler ağır biçimde aşağılanmıştır. Güney Azerbaycan halkı bu durum karşısında da meydanlara çıkmış ve olayın sorumlularının cezalandırılmasını sağlamıştır.Bugün Güney Azerbaycan Milli Hareketi geçtiğimiz yüzyıla göre çok daha kuvvetli ve etkin durumdadır. Gerek Güney Azerbaycan’da, gerek İran’ın diğer bölgelerinde, gerek yurtdışında artık Güney Azerbaycan Hareketi teşkilatlı bir mücadele yolundadır. “Demokratik Milli Devlet” kurulması için Güney Azerbaycanlı teşkilatlar var güçleriyle çalışmaktadırlar. Ancak maalesef Güney Azerbaycan Milli Hareketi içerisindeki teşkilatlar birbirileriyle uzlaşmakta güçlük yaşamakta ve bu durum bazı aksaklıklara yol açmaktadır. Örneğin bugün hala Güney Azerbaycan’ın ittifakla kabul ettiği bir bayrak bulunmamaktadır, ortak bir manifesto oluşturulabilmiş değildir, Güney Azerbaycan Milli Hareketi’nin ortak bir tanıtım mekanizması kurulamamıştır. Gerek teşkilatlı, gerek ferdi çalışmalarıyla Güney Azerbaycan içinde ve dışında bir çok milli aktivist bulunmaktadır. Bu kitle ivedi olarak bir masa etrafına oturmalı ve diğer esir Türk yurtları ile de bir araya gelerek ortak çalışmalar yapmalıdır. Türkiye’de de Güney Azerbaycan Milli Hareketi’nin ABD bağlantılı olduğunu iddia eden insanlar şunu anlamalıdır ki hiçbir tarihte Amerika Birleşik Devletleri, Güney Azerbaycan’ın bağımsızlığını desteklememiştir. Bağımsız bir Güney Azerbaycan demek güçlü bir Türkiye demektir. Bağımsız bir Güney Azerbaycan demek Karabağ sorunu, Kürt sorununun yok olması demektir.
Bağımsız bir Güney Azerbaycan demek bölgedeki güç dengelerinin tepetakla olması ve bölgede tek hakimin Türkler olması demektir. Elbette küresel bir güç olan ABD, bölgede dengelerin bu biçimde değişmesini istemeyecektir. Bugün ABD ve İran İslam rejimi arasında ciddi gerilimler vardır. ABD’nin İran içerisinde asıl desteklediği PJAK ve Komela (veya PDK-İ) yani Kürt gruplar olmuştur. Hatta ABD, etnik haritalarında Türkiye sınırında bulunan Güney Azerbaycan’ın Türk şehirlerini (örn. Urmiye,Xoy vs.) Kürt çoğunlukta şehirler olarak yayınlamıştır. Güney Azerbaycan Milli Hareketi’nin çeşitli teşkilatlarının liderleri bugün ABD’de ikamet etmektedir fakat kendileri ne maddi ne manevi olarak asla Amerikan hükümetinden destek görmemişlerdir. Öyle ki Türkiye ve Azerbaycan’ın menfaatlerini kendi menfaatleri gören Güney Azerbaycan Milli Hareketi, bizden hiçbir zaman İran’la düşmanlık siyaseti gütmemizi de beklememiştir. Yalnızca onları tanımamızı ve en azından manevi olarak destek vermemizi bekliyorlar.
Netice olarak bugün Güney Azerbaycan Türkleri patlamaya hazır bir volkan misali son derece yüksek bir ulus bilinciyle uyanmaktadır. Ulus bilincine erişen ve sancağını bir kere açan bir toplum ise tarihe galip olarak yazılır. Güney Azerbaycan da umuyorum artık sancağın açar ve bir kere yükselen bayrağını bir daha indirmez!