“Çalışma disiplini ve sorumlulukta aşınma, kaygılarımızı artırıyor”

RÜŞTÜ BOZKURT

03-01-2024 17:15

Sarper Sancaklı, ”Toplumun makroekonomik sorunlar kadar işletme yönetimi sorunlarını da önemsemesi ve tartışmasının gerektiğini, işyeri yöneticilerinin zihinlerdeki karmaşa ve belirsizliklerin azaltılmasını önemli bulduğunu; bu sorunları ekonominin bütün aktörlerinin işbirliğiyle aşılabileceğini” söylüyor. Düzce’de “Ahşap Zirvesi” ön hazırlıkları için bir toplantı yapmıştık. Ahşap girdisi kullanan yöredeki iş yerlerinin yöneticilerinin düşünceleri alarak, yapılacak zirvenin ana fikrini belirlemek, merkez düşüncesini zihinlerimizde netleştirmek istiyorduk. Yıllarını ahşap girdi kullanan üretim alanlarına harcamış 20’ye yakın iş insanımız ve yerel yönetim yetkilileri toplantıya katılmıştı.

Sarper Sancaklı da amcasıyla toplantıya katılıyordu; Düzce’deki önemli sandalye üreticisi firma adına toplantıya çağrılanlar arasında yerini almıştı. Sarper Sancaklı Kanada’da mühendislik lisans eğitimini yaparak Düzce’ye dönmüş, aile işletmesinin Ar-Ge, tasarım ve pazarlama konularında kariyerini geliştirmeye çalışan genç insanlarımızdan biriydi. Toplantıda söz aldığında dikkat çekici özellikleri fark ediliyordu: Bakış açısı, küresel olandan yerel olana doğru ilerliyordu. Ülke yönetimlerinin değişik grupları motive eden kararlarını analiz ederken belirleyici olan etkenler bağlamını ihmal etmiyordu. İnsan için ve insanla üretim yapıldığını vurguluyor; emek hareketlerini dikkate alan analizler yapıyordu. Nüfus hareketlerinin Düzce’deki işyerlerine yansımalarını göz ardı etmeyen çoklu analiz yapabiliyordu. Toplumun temel önyargılarını, varlığının parçası olan geleneklerin olumlu yönleri kadar engelleyici yanlarını da sorgulayan bir zihinsel netliğe sahipti. Hepsinden önemlisi, teknolojilerdeki köklü değişmelerin yaşayan bütün kuruluşları, kurumları, yapıları, işlevleri ve kültürleri nasıl etkilediğinin farkındaydı. Sorunları dert edinen, çözüm arayışlarının izini süren genç bir iş insanıyla tanışıyorduk.

Aradan bir süre geçtikten sonra, Düzce’de ailesinin işyerinde ziyaret ettik Sarper Sancaklı’yı. Babası yanındaydı; Kanada’da lisans öğrenimi sırasında birlikte olduğu, Sabancı Üniversitesinde lisansüstü çalışmalar yapan bir arkadaşı da hafta sonu birlikte olmak için gelmişti.

Sarper’in yaşama bakışı, olay ve olguları değerlendirme biçimi, sorunların nedenleri kadar nasıllarına ilişkin değerlendirmelerini merak ediyorduk.

Daha çaylarımız gelmeden söyleşi derinleşmişti, sorumuz yöreyle ilgili genel bir değerlendirme yapmasıyla ilgiliydi: Son beş yıldır Düzce’de iş yaşamının örsünde dövülürken zihninde netleşen temel eğilimleri anlatabilir misin?

 

Önce, önündeki küçük kare şeklinde kesilmiş kağıda düşündüklerini başlıklar halinde yazdı. Vereceği yanıtları deneyimlerinin süzgecinden geçirdi; zihninde kristalleşmiş olanları not etti. Sonra korkularının zihnini gölgelemesine izin vermeden yanıtlarını sıraladı: *Çalışma disiplini ve sorumluluğundaki aşınma kaygılarımı artırıyor.
*Tedarik zincirinde alış-veriş yapan firmalar ölçeğindeki sorumsuzluklar, ciddiyetsizlik, dengesizlikler ve fırsatçılık kaygılarımı büyütüyor.
*Genelde ve iş yaşamındaki motivasyon bozukluğunun üretim ilişkilerinde kaliteden maliyete uzanan etkilerinin artmasından tedirgin oluyorum.
*Finans alanındaki dengesizlikleri besleyen makro kararların yansımaları zaman zaman korkularımı artırıyor. *Toplumun makroekonomik sorunlar kadar, genel işletme yönetimi sorunlarını önemsememesi, öncelikler konusunda zihinlerdeki karmaşanın yarattığı kaynak israfının önlenememesi konusundaki gelişmelerden kaygılanıyorum.

Sarper Sancaklı’nın sıraladığı gelişmeleri zihnimde harmanladım. Kendisine de söylediğim gibi, benim ellili yaşlarda ulaştığım sentezleri genç yaşta ulaşabilmiş olmasını ülkemiz açısından sevindirici buldum. Sevindirici buldum, çünkü sorunların dert edinilmiş olması, gözlemlemesi ve sentezlenerek genellemesi, çözüm arayışının ilk adımıdır; sorunların neden olduğunu anlamak ve anlamlı çözümlere ulaşabilmek için önemli bir etkendir.

Genç iş insanının anlattıklarını başlıklar halinde sunmak yeterli olmayacaktır. Anlatılanları anladığımız kadarıyla paylaşalım ki, paylaşılan bilgimiz büyüyerek değer üretebilsin.

ÇALIŞMA DİSİPLİNİ VE SORUMLULUĞU

Düzce’ye giderken sabah dağıtıcıdan Herkese Bilim Teknik dergisini aldım. Prof. Dr. Ayşe Zarakol’la yapılan söyleşiyi okudum. Modernite ve kapitalizmin tahminlerin izini sürerek ilerlediğini söylüyordu. Dünyamız ise gelişmelerin yarattığı karmaşıklık nedeniyle tahmin edilemez bir geleceğe doğru ilerliyordu. Zarakol, düzensizliğin uzun sürebileceği olasılığına dikkat çekiyordu. Sistemsizliğe doğru gidişin ne anlama geldiğini sorguluyordu. Bilim insanımız, “Nelerin olmadığını söylemeliyiz, ama asıl önemlisi olmayanın yerine neyi koymamız gerektiğini söylemek,” uyarısını da yapıyordu.

Genç iş insanımız Sancaklı’nın gözlemleri Zarakoğlu’nu doğruluyordu: “Bizim değiştiremeyeceğimiz, dışımızdaki sistemlerin işleyişinden kaynaklanan çalışma disiplini ve sorumluluğundaki aşınmayı firma ölçeğinde düzeltmek mümkün değil” diye kaygılarını paylaşıyor. Karşısında oturan babasını işaret ederek, “Çocukluğum bu iş yerinde geçti. Burada tam bir aile ilişkisi, aidiyet ve güven vardı. Biz aynı insanlarız geçmişte babamız ve amcalarımız iş yerini nasıl yönetmişse onlarla birlikte bugün de aynı ilke ve kurallara uyuyoruz. Aldığımız sonuç ise eskisi gibi değil. Kendi isteğini dayatma, istekleri yerine gelmezse işyeri koşullarından bağımsız bir davranışla işi bırakma baskısı artıyor. Çalışma disiplini ve sorumluluğu yasal düzenlemeler kadar sosyo-ekonomik ve kültürel gelişmelerden etkileniyor. İşyerinde işveren ile çalışan arasındaki ilişkilerdeki dengeyi sağlamak için ekonominin bütün aktörlerinin bir ortak stratejisi olmalı ki, artan belirsizliğin, giderek yaygınlaşan sistemsizliğin karşısında önümüzü görerek tahminler yapabilelim. Temel amacımız hepimizin işyerinden başlayarak mutlu olması ve çevreye mutluluk aşılaması. Bunun için ekonominin tüm aktörlerinin harmoni içerisinde çaba göstermesi çok kritik” diyor.

Gözlemlerini bir başka alana taşıyor: Tedarik zincirinde firmalar arasındaki bağlantı, iletişim ve etkileşimdeki bozulmaya dikkat çekiyor.

FİRMALAR ÖLÇEĞİNDEKİ SORUMSUZLUKLAR

İşveren ve çalışan arasındaki ilişkilerdeki aşınmanın, tedarik zincirindeki firmalar arasında da sorumsuzluk, ciddiyetsizlik, dengesizlik ve fırsatçılık şeklinde hayata yansımasının kendisini kaygılandırdığının altını çiziyor. Tedarik zincirindeki boşlukları doldurmanın, girdi alan ve girdi veren firmalar arasındaki ilişkinin yoğunlaşmasını ve derinleşmesini rekabet edebilmenin gerek şartı olduğunu söylüyor. Sancaklı’nın “Tedarik zincirinde alış-veriş yapan firmalar ölçeğindeki sorumsuzluklar, ciddiyetsizlik, dengesizlikler ve fırsatçılık eğilimleri de kaygılarımı büyütüyor” tanımlaması karşısında söyleyecek söz bulmak zorlaşıyor.

Bireysel ilişkiler kadar, kuruluş ve kurumlar arasındaki ilişkinin de belirsiz hale gelmesinin ülkenin ve ilgili bütün aktörlerinin ortak sorunu olduğunu söylüyor. Hep birlikte strateji kurgulaması, politika üretmesi ve tutarlı uygulamalarla en az zararla aşılabilecek çözümler üretilmesine vurgu yapıyor.

“Bozulan motivasyonun ileriye- geriye olumsuz etkileri” de Sancaklı’nın gözlemlerinde önemli bir yere sahip.

İŞ YAŞAMINDA BOZULAN MOTİVASYON

Sarper Sancaklı yaşından beklemediğimiz bir gözlem gücüyle iş dünyasının bir başka ortak sorunun altını çiziyor:” Genelde ve iş yaşamındaki motivasyon bozukluğunun üretim ilişkilerinde kaliteden maliyete uzanan etkilerini artırmasından tedirgin olmamak elde değil” diyor.

İş dünyasında bozulan motivasyon ortak bir gözlem olduğu giderek sayıları artan iş insanının dile getirdiği gözlemliyoruz.

İşveren ile çalışan, tedarik zincirinde girdi alan ve girdi veren firmalar arasındaki ilişki, yasalarla korunmuş “eşdeğerlilik ilkesi” bağlamında işlemezse, giderek azalan güven ve artan belirsizlikleri daha da çoğaltır; öngörme ve önlem alma gücünü zayıflatır.

Genç iş insanımızın da dediği gibi iş ilişkilerindeki motivasyon bozukluğu Ar-Ge çalışmalarından tasarıma, kaliten maliyete bütün değer yaratma sistemini bozar; rekabet gücünü yitirmemize yol açar.

FİNANS ALANINDA DENGESİZLİKLER

Sahada yaşanan sorunlar üzerine kafa yoran, olumlu ve olumsuz gelişmeleri not ederek izleyen iş insanlarının üzerinde durdukları sorunlardan biri de finansman. Yüksek enfl asyon, hareketli döviz kuru, faizler ve borsa hareketlerinin yarattığı belirsizlik uzun sürede aşılamayınca finansman dengesizlikleri de artıyor. Finansman araçlarının çeşitliliği, kaynakların yeterliliği, maliyetinin uygunluğu gelişmenin önünü açarken, tersi gelişmelerde yatırımcıları caydırıcı etki yapıyor.

Görüşme yaptığımız iş insanlarının büyük çoğunluğu gibi Sandallı’da somut örnekler sıralayarak finans sisteminde engeller oluşturan boşlukların varlığını ve etkilerini kanıtlıyor.

“Finansman konusunda da yatırımcının önü açılır; motivasyonunu güçlendiren kalıcı önlemler alınırsa bundan insanımız, ülkemiz ve hepimiz yararlanırız” değerlendirmesini yapıyor.

İŞLETME YÖNETİMİ SORUNLARI

Sarper Sancaklı aldığı ciddi eğitim yanında kendi meraklarının itici gücüyle “işletme yönetimi sorunlarını” da dert edinmiş. İşletme yönetimiyle ilgili gözlemlerini şu cümleyle özetliyor: “İhtiyaçları, öncelikleri, kaynakları, fırsatları ve tehlikeleri doğru belirleyen bir zihni altyapı oluşturmamız gerekiyor. İşletmeleri geliştirirken yer seçiminden teknolojiye bütün değişkenleri titizlikle izlemenin önemi giderek artıyor. Yeşil mutabakat çerçevesinde gelişmeleri uyum ne denli önemliyse, dijital uyum da o denli önemli. Çalışan ilişkileri kadar, müşteri ilişkileri de işletmelerin verimini etkiliyor. Biz işletmemize nokta değil, bir bütün olarak bakabildiğimiz zaman uyum göstererek geleceğimizi yaratacak sağlam temeller oluşturabiliriz” Sancaklı “işgücü profilleri” ve “çalışanla ahenkli ilişki” kadar, “süreçlerin işleyişine” de gerekli özeni gösteren, bu konuda sürekli kendini yenilemeye yatırım yapanların sağlıklı geleceklere yürüyebileceklerini düşünüyor.

Sarper Sancaklı yetkili olsa ahşap endüstrisini nasıl yönetirdi?

1. En ileri teknolojileri ülke ve dünya sanayicileri ile berber izler, teknolojiye müşteriden başlayan bütün süreci kapsayan bütünsel bir gelişme yaratma konusunu özenli, dikkatle takip eder, analiz eder ve mal ve hizmet üretiminde üretkenliği artırmanın yollarını ortak akılla bulur ve uygulardım. Bu araştırma ve uygulamayı; sadece ahşap endüstrisi olarak değil, tüm sektörlerin katkılarıyla ilerletmeye çalışırdım.

2. Sektöre asla sadece işletme odağından bakmaz, sektör bütünlüğü kadar üretim ekosisteminin bütünlüğünü gözeterek ulaşılabilir verileri yeni bir nesne, yeni bir iş yapma metoduna dönüştürürdüm.

3. Teknolojik zincirin değer yaratmanın bütün aşamalarında etkileşimini gözler; eğilimleri değerlendirir, fırsat ve tehlikeler karşısında alternatif yollar geliştirmeye odaklanırdım.

4. Her şeyin özünün; üretkenliğin, verimliliğin, yaşam biçiminin, yaşam tarzının ve yaşam kalitesini artıracak zenginliklerin iletişimodaklı olduğunu unutmaz; kaliteli bir iletişimin olumlu etkilerini en üst düzeyde tutmaya çalışırdım.

5. Aileden okula, okula, üniversiteden hayatın içine “tartışma kültürü” yaratmak için hiçbir fedakârlıktan geri durmazdım. Eğitimde; felsefe, bilgi kuramı ve retoriğe verilen önemi arttırırdım.

DİĞER YAZILARI Yazı insanı: 60 yıl + 1 gün sonra 01-01-1970 03:00 Mayınlı alan: Toplu iş sözleşmeleri 01-01-1970 03:00 “Enseyi karartmanın” gereği yok 01-01-1970 03:00 “Keklik öttürme toplantılarının” müşterisi varsa verimlilik piyade kalır 01-01-1970 03:00 Neye sahip olduğunuz değil, sahip olduğunuzla ne yaptığınız önemli 01-01-1970 03:00 Ekosistem bilinci kendini yeniden üretmeyi güven altına alır 01-01-1970 03:00 İmar planlarının önemi 01-01-1970 03:00 Kenevir ve “ekosistem oluşturma” 01-01-1970 03:00 Zaferin 100’üncü yılında kurtarılan “topraklara bakmak” 01-01-1970 03:00 Çin’in ABD’yi asıl korkutan yanı… 01-01-1970 03:00